torsdag den 11. marts 2010

13. BAV Mensupların Gelir Kaynağı ile İlgili Şaibe Oluşturmaya Yönelik Açıklamalarla İlgili Gerçekler:

Sayın Adnan Oktar ve BAV üyeleri hakkında senelerdir basın yayın organlarında 'kazanılan paraların kaynağı nedir?' şeklinde haberler yayınlanmaktadır. 2000 senesinden beri devam eden BAV davasında Sayın Adnan Oktar dahil olmak üzere tüm yargılananlar hakkında Maliye Bakanlığına bağlı Mali Suçları Araştırma Komisyonu (MASAK) detaylı araştırma yapmıştır. Tüm yargılananların iş yerleri, banka hesapları, muhasebe kayıtları tek tek incelenmiştir. MASAK'ın verdiği 3 AYRI RESMİ RAPOR İLE haksız kazanç iftirası DEVLETİN RESMİ RAPORLARI İLE KESİN BİR ŞEKİLDE ÇÜRÜTÜLMÜŞTÜR. (Aşağıdaki 27 Temmuz 2000 tarih ve GKR.2000.22.173/Müt-2 sayılı MASAK Raporu, 21 Aralık 2000 tarih ve GKR.2000-22/11 sayılı MASAK Raporu ve 16 Temmuz 2001 tarih ve GKR.2001-22-173/ Müt-1 sayılı MASAK raporları.) ORTADA HAKSIZ BİR KAZANÇ YOKTUR. Sayın Adnan Oktar ve BAV üyeleri Allah'tan korkan, yetimin hakkını gözeten, HELAL KAZANÇ SAHİBİ KİŞİLERDİR. Henüz BAV davası başladığı dönemde bu iddiaların birer iftira olduğu MAHKEME'YE SUNULAN RESMİ RAPORLARLA ortaya çıktığı halde, Sayın Adnan Oktar'a karşı yürütülen psikolojik savaşın bir gereği olarak, bu taraflı haberler hiçbir somut delile dayanmadan gazetelerde, televizyonlarda ve internet sitelerinde yayınlanmaya devam etmektedir. Ancak Sayın Adnan Oktar'ın eserlerini büyük bir beğeni ile okuyan on binlerce insan, bu iftiralara itibar etmemektedirler. Sayın Adnan Oktar yürüttüğü değerli faaliyetlerini maddi hiçbir karşılık beklemeden, Allah'ın rızasını kazanmak, vatan ve millet sevgisi için yapmaktadır. Takdir edileceği gibi bir insanın hiç bir maddi karşılık beklemeden böylesine etkili bir faaliyet içinde olması söz konusu iddiaların birer iftira olduğunu belgelemektedir.

12. Sayın Adnan Oktar'ın Tek Bir Ara Fosil Getirene 10 Trilyon Türk Lirası Ödül Vereceği Konusundaki İddialara Cevaplar:

Sayın Adnan Oktar'ın Darwinistlere bu çağrısı uzun zamandır devam etmektedir. Fakat bu çağrı, tüm dünyadaki Darwinistlere defalarca yapıldığı halde, tek bir Darwinist bilim adamı, şimdiye dek tek bir tane bile fosil ile gelememiştir. Sayın Adnan Oktar'ın faaliyetlerinden ve özellikle de evrimi yerle bir eden Yaratılış Atlası eserinden bunalan bir Darwinist biyolog olan P. Z. Myers'in, söz konusu fosillerin dünyanın en büyük Darwinist müzeleri olan Smithsonian ve Amerikan Doğa tarihi müzelerinde bulunduğuna dair iddiası ve anlatımları da yine oldukça zavallıca bir iddiadır. Çünkü söz konusu müzelere BAV camiasından bazı kişiler gitmiş, müze yetkililerinden kendilerine ara fosil göstermeleri istenmiştir. Müze yetkilileri ise ARA FOSİLLERİN MÜZENİN ANA BÖLÜMÜNDE BULUNMADIĞINA ama aşağıda depoda tutulduğuna dair kaçamak bir cevap vermişlerdir. Bunun üzerine BAV camiası mensupları, kendilerine depodaki ara fosillerin gösterilmesini istediklerinde, yetkililer, DEPONUN KİLİTLİ OLDUĞUNU DOLAYISIYLA ARA FOSİL GÖSTEREMEYECEKLERİNİ belirtmişlerdir.

Burada oynanan oyun, çocukların bile aldanmayacağı kadar basit bir oyundur. Yetkililerin ara fosil gösterememelerinin asıl sebebi, GERÇEKTE TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL OLMAYIŞIDIR. Dünya üzerinde şimdiye kadar çıkarılan fosillerin sayısı 300 milyona ulaşmıştır ve bu fosillerin bir tanesinin bile ara fosil olmayışı, Darwinistleri dehşete düşürmektedir. 300 milyon fosilin tamamı, olağanüstü simetrideki, tam ve mükemmel canlılara aittir. Kuşkusuz fosil kayıtlarının Darwinizm'e bu kadar büyük yıkım getirdiğini, P. Z. Myers da, yüzlerce ara fosilin var olduğunu iddia eden tüm Darwinistler de çok iyi bilmektedirler. Ortaya çıkıp bunu itiraf etmek onları dehşete düşürdüğünden, çaresiz kaldıklarını da kabul edemediklerinden, yapabildikleri tek şey aldatıcı, fakat sonuçsuz karşı ataklarla bu durumu telafi etmeye çalışmaktır. Fakat Darwinizm'in çöküşünün ilan edildiği 21. yüzyılda artık bunu yapabilmeleri imkansızdır.

11. Sayın Adnan Oktar'ın Siyonizm ve Musevilerle İlgili Görüşlerine Dair Wikipedia'da Geçen İddiaların Asılsızlığı:

Kuran'da bütün Müslümanlara öğütlenen davranış şekli, Kitap Ehli'ne sevgi, saygı şefkat ve merhamet ile yaklaşmak, onları koruyup kollamak, onların ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamak şeklindedir. Sayın Adnan Oktar da, Kuran'a kalpten uyan bir Müslüman olarak, Hıristiyanlara da Musevilere de Kuran'ın emrettiği şekilde sevgi duyan, onları koruyup kollayan, onların huzur ve güvenlik içinde dinlerini yaşamalarını isteyen ve bunun için çabalayan bir insandır. Nitekim bunu, yazılarında ve röportajlarında sık sık dile getirmektedir. Son dönemlerde misafir ettiği Sanhedrin hahamları ve İsrail hükümeti yetkililerinin, Sayın Adnan Oktar'dan gördükleri yakınlık ve dostluk hislerini dile getiriş biçimlerinden de bu gerçek açıkça anlaşılabilmektedir.

Bu konu ile ilgili tüm makale ve röportajlara KitapEhli.com sitesinden ulaşabilirsiniz.

Sayın Adnan Oktar'ın Sanhedrin hahamlarıyla ve diğer İsrail yetkilileri ile görüşmelerini buradan, buradan ve buradan izleyebilirsiniz.
Sayın Adnan Oktar'ın yıllardır eleştirdiği mantık ve düşünce sistemi, ateist Siyonistlere ait düşünce sistemidir. Elbette ki bu zihniyetin, samimi dindar Musevilere maledilmesi düşünülemez.

Günümüzde Siyonizm iki farklı şekilde görülmektedir. Bunlardan ilki, İsrail'de huzur ve barış içinde, Müslümanlarla birlikte yaşamak isteyen, güvenlik arayan, dedelerinin topraklarında ibadet edip, ticaret yapıp varlıklarını sürdürmek isteyen, dindar Yahudi halkının düşüncesi olan Siyonizm'dir. Müslümanlar bu anlamdaki Siyonizm'i desteklemektedir. Dindar Yahudi halkının, kendileri için kutsal olan topraklarda güven ve huzur içinde yaşamaları, Allah'ı anmaları, sinagoglarında ibadetlerini yapmaları, topraklarında bilim ve ticaretle uğraşmaları iftihar edeceğimiz bir şeydir.

Samimi dindar bir Musevi'nin Tevrat'a dayandırdığı Siyonist inancı Kuran'la çelişmez. Çünkü Musevilerin o bölgede yaşamaları Kuran'da işaret edilen bir gerçektir. Kuran'da Allah İsrailoğulları'nı yaşadıkları bu topraklarda yerleşik kıldığını şöyle bildirmektedir:

Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi. Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz." (Maide Suresi, 5:20-21)

Ancak Müslümanlar olarak eleştirdiğimiz ve tehlike olarak gösterdiğimiz, "dinsiz, Allah'sız Siyonizm"dir. Allah'ın varlığını, birliğini savunmayan, materyalist, Darwinist anlayışı teşvik ederek dinsizlik propagandası yapan, bu Allah'sız Siyonistler, dindar Yahudiler için de tehlikedir. Dinsiz Siyonizm, günümüzde barışa, huzura, güzel ahlaka karşı mücadele vermekte; sürekli fitne, kargaşa çıkarmakta, kan dökmektedir. Müslümanlar ve dindar Yahudiler, Allah'sız Siyonizm'e karşı Allah inancının yayılması konusunda birlik olmalıdır.

Sayın Adnan Oktar'ın dindar Musevilere sahip çıkılması gerektiği ile ilgili yaptığı yüzlerce açıklamadan bir tanesi şu şekildedir:

ADNAN OKTAR: İsrail'de bütün dindar Musevilere çok ciddi sahip çıkılması lazım. Aynı Filistin'e sahip çıktığımız gibi birebir onlara da sahip çıkmamız lazım. Yani toptan, onların tamamı bizim. Bir kısmı Yakup oğulları bir kısmı İsmail oğulları. Bir kısmı Hazreti Yakup (as)'dan geliyor, bir kısmı Hazreti İsmail (as)'dan. Hepsi peygamber soyudur. Oradaki kavmin, neslin tamamı öyledir ve çok dindar ve temiz insanlar. Onlara musallat olmuş ateist siyonistler ve masonlar var. Onları birbirine kırdırmak isteyen, onları birbirine yok ettirmek isteyen bir ekip var. Onları kenara çekip, bu şeytanın ekibini geriye çekip bizim oraya gelip, bu aynı atadan gelmiş dindar tertemiz kardeşleri mutluluk içerisinde yaşatmamız gerekiyor. Tek yanlı siyaset çok yanlış olur. Hem adalete uymaz hem vicdana uymaz hem de makul olmaz. Bir de böyle bir güzelliği görmezden gelemeyiz. Museviler çok dindar ve çok efendi insanlar. Onları mutlaka koruyup kollamamız gerekiyor; ama Filistinlileri tam anlamıyla bu beladan, bu dertten kurtarmamız lazım. Kardeşlerimiz olarak. (Adnan Oktar'ın Mavi Karadeniz Tv Röportajı, 3 Şubat 2009 - http://tr.harunyahya.tv/videoDetail/Lang/1/Product/16179/

Sayın Adnan Oktar, son yaptığı açıklamalardan birinde ise şunları belirtmiştir:

ADNAN OKTAR: Kitap Ehli'nin (Musevi ve Hıristiyanların) hükmü Kuran'da açıkça belirtilmiştir, bu hüküm Peygamberimiz (sav)'in fiili sünnetiyle de çok açıktır. Kitap Ehli bizim Lailaheillallah kardeşlerimizdir; Ermeniler, Museviler, Ortodokslar, Protestanlar, tüm Hıristiyan alemi, hepsi kardeşimizdir. Hepimiz aynı Allah'a inanıyoruz. Musevilerle de, Hıristiyanlık aleminde de, Müslümanlıkta da aynı Allah inancı vardır. Her birimiz Hz. İbrahim (as)'ın torunlarıyız. Üç dinin mensupları da aynı temel inançlara sahiptirler. O yüzden Kitap Ehli'nin varlığı zaten büyük bir nimettir. İslamiyet yalnızca Müslümanların rahatlığı ve huzuru üzerine kurulu değildir. Kuran, Kitap Ehli'nin de var olduğunu belirtmektedir. Kuran'a göre Kitap Ehli da rahat edecek, huzur içinde yaşayacak ve Müslümanlar tarafından korunacaklardır. Kitap Ehli ile kardeşçe yaşamak, onlarla görüşmek, konuşmak, sohbet etmek bir güzelliktir. Kuran'a göre Kitap Ehli ile evlenilebilir, onların yemeklerinden yenilir, onlarla ticari ilişkiler içinde olunabilir, sosyal bağlantılar kurulabilir. Kitap Ehli'ne şefkat ve sevgi, İslam dininin bir gereğidir, Müslümanlar için bir ibadettir. Allah ayetinde şöyle belirtir:

Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide Suresi, 5)

Konuyla ilgili yazımızı buradan okuyabilirsiniz.

Kitap Ehli'ne sevgi ve şefkat gösterilmesi ile ilgili Kuran ayetlerini buradan okuyabilirsiniz.

10. Sayın Adnan Oktar'ın Soykırım Vahşeti ile ilgili görüşleri ve Soykırım Yalanı Kitabı İle İlgili İddialara Yönelik Açıklamalar:

Soykırım Yalanı kitabı, Sayın Adnan Oktar'ın yazdığı bir kitap değildir. Söz konusu kitap Nuri Özbudak isimli bir kişi tarafından yazılmış ve Sayın Adnan Oktar'ın iizni alınmadan basılmıştır. Söz konusu durum Sayın Adnan Oktar tarafından noter tasdikli belge ile protesto edilmiş ve kamuoyuna açıklanmıştır. Adı geçen orijinal belge aşağıda okuyucuların dikkatine sunulmaktadır. Sayın Adnan Oktar'ın kendi fikirlerini ifade eden gerçek kitabı Soykırım Vahşeti ismi ile daha sonradan basılmıştır.

Soykırım Vahşeti kitabında Sayın Adnan Oktar, Nazilerin, tarihin en büyük soykırımlarından birini gerçekleştirdiklerini ve büyük bir kitle katliamı yaptıklarını açıklamıştır. Hitler takipçilerinin, özellikle dindar Musevilere karşı büyük bir katliam gerçekleştirdiğini anlatmış ve bu vahşetin boyutlarını ifade etmiştir. Yapılan bu uygulamanın Darwinist, faşist zihniyetin bir ürünü olduğunu, bu özelliği ile II. Dünya Savaşı'nın Darwinizm'in temelini teşkil eden acımasız ve zalimane düşüncenin en net uygulama yeri olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla Sayın Adnan Oktar'ın gerçek fikirlerini ortaya koyan Soykırım Vahşeti kitabı, samimi Musevilere yönelik yapılan büyük soykırımı delillendiren oldukça önemli ve nadide bir eser niteliğindedir.

Sayın Adnan Oktar, Hz. İbrahim (as) soyundan gelen değerli Musevilere duyduğu sevgi ve şefkati, eserlerinde ve röportajlarında sürekli olarak dile getirmektedir. Sayın Adnan Oktar, Der Spiegel dergisine vermiş olduğu 14 Eylül 2008 tarihli röportajında bu görüşlerini şöyle ifade etmiştir:

ADNAN OKTAR: Soykırım Yalanı Nuri Özbudak isimli bir arkadaşıma ait. O bana ait bir kitap değil, o kendi yazılarını bu isimle basmış. Biz sonradan bunu noterlikten protesto ederek kamuoyuna açıkladık. Protesto edilmiş bir konudur, hukuki bir girişimde bulunmadım; ama sadece noterlikten protesto ettim, protesto yazısı gönderdim noterlikten. Çünkü benim ismimi kullanmış; kendi adıyla yayınlamış benim asıl kendi fikirlerimi ifade eden kitabım sonra çıktı.

MUHABİR: Bu durumda Nazi soykırımını aslında hiç inkar etmediniz.

ADNAN OKTAR: Naziler bir tek Musevileri değil, orada birçok insanı katlettiler ve büyük bir kitle katliamı yaptılar; ama dindar Musevileri de acımasızca öldürdüler. Bunlar tabi ki Darwinist faşistlerin yaptığı acımasız bir uygulama, bu bir gerçek. Ben bunu (Soykırım Vahşeti kitabında) çok detaylı anlattım. Peygamber soyudur, Hz. İbrahim (as)'ın soyundan gelen bir kavimdir Museviler, değerli insanlardır. Ben Musevileri çok severim. Hz. İshak (as), Hz. Yakup (as), Hz. İsmail (as), Hz. Yusuf (as), Hz. Süleyman (as) bunlar hep bizim peygamberlerimizdir ve onlar da bu soydan gelmekteler. Dolayısıyla Musevi soyunu ortadan kaldırmaya kalkanlar, Hz. İbrahim (as)'ın soyunu ortadan kaldırmaya kalkmış oluyorlar. Bir Müslümanın peygamber soyunu ortadan kaldırılmasında sesiz kalması düşünülemez; tabi ki tavır koyar. Ben de bu konuda şiddetle tavır koyuyorum ve Musevilere karşı halen de baskı yapılmasını, onlara karşı yok etme eylemi yapılmasını, o ülkeden çıkarılmaları için her türlü yapılan eylemi şiddetle reddediyorum ve karşı koyuyorum buna.
http://us1.harunyahya.com/Detail/T/7EZU2FZ0164/productId/11993/

9. Sayın Adnan Oktar'a Yönelik İddia Edilen Ergenekon Terör Örgütünün Karanlık Planları Oldukça Dikkat Çekicidir



Halen ülkemizde devam eden iddia edilen Ergenekon terör örgütü davası kapsamında çeşitli MSN yazışmalarının, telefon konuşmalarının ve diğer kayıtların ele geçirilmesi ile oldukça önemli gerçekler ortaya çıkmıştır. Ele geçen söz konusu kayıtlarda, mücadele edilecek gruplar arasında birinci sırada Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının yer aldığı ortaya çıkmıştır. Ardından da, Sayın Adnan Oktar ve BAV camiası üyelerine yönelik açılan soruşturma ile ilgili olarak adı geçen kişilerden büyük bir kısmının iddia edilen Ergenekon terör örgütüne üye olma iddiasıyla tutuklandığı veya sanık olarak yargılandığı anlaşılmıştır. Bu kişilerden bazıları şunlardır:

1999 yılında BAV camiasına yönelik polis operasyonunu yöneten ve gözaltına alındıkları sırada BAV mensuplarına işkence yaptığı için (Adli Tıp Raporları ekte sunulmuştur) ekibiyle birlikte toplam 216'şar yıl hapis istemi ile ayrı bir davada yargılanmakta olan eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, iddia edilen Ergenekon örgütü ile bağlantısı nedeniyle tutuklanmış uzun bir süre cezaevinde kalmıştır. Halen aynı suçlamadan dolayı sanık konumundadır.

Aynı dönemde BAV camiası aleyhine basında akıl almaz bir linç kampanyası başlatan isim olan Tuncay Özkan da şu anda iddia edilen Ergenekon terör örgütü ile bağlantısı nedeniyle cezaevinde bulunmaktadır. Tuncay Özkan, gözaltına alınanların emniyette zorla imzaladıkları ve kendilerine ait olmayan ifadeler, arama tutanakları, çeşitli zabıtlar gibi yasal koruma altındaki belgeleri, yasa dışı yöntemlerle ele geçirmiş ve yine yasalara aykırı olarak bunları yayınlamıştır.
İddia edilen Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında elde edilen belgeler arasındaki BAV camiası aleyhindeki faaliyetlerle ilgili belgeler bunlarla sınırlı değildir. Dava dosyasında yer alan diğer bazı belgelerden iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü'nün lobi sorumlusu olduğu iddiasıyla yargılanmakta olan eski İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin'in de BAV camiasına yönelik yoğun faaliyetlerinin olduğu anlaşılmıştır.

Yine daha önce detaylı şekilde bahsettiğimiz gibi BAV camiası aleyhindeki çalışmalarıyla tanınan ve iddia edilen Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen belgelerinde BAV'a karşı planlarından detaylı şekilde bahsettiği görülen Ümit Sayın da, uzun süre bu dava kapsamında cezaevinde kalmıştır ve halen sanık konumundadır.

İddia edilen Ergenekon soruşturması sırasında ele geçen bu ve bunun gibi çeşitli belgelerle, uzun yıllardır Sayın Adnan Oktar'a karşı planlı bir sindirme politikasının söz konusu olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu durum, Sayın Adnan Oktar'a yönelik süregelen komploların bu iddia edilen örgütlenme ile bir bağlantısı olduğu ihtimalini güçlü şekilde ortaya çıkarmaktadır.

Fakat şu bir gerçektir ki, Allah rızası için yaşayan samimi ve değerli Müslümanlar, daima Yüce Allah'ın koruması altında olacaklardır. Allah'ın izniyle ve yardımıyla, tüm sindirme politikalarına ve komplolara rağmen Sayın Adnan Oktar'ın eserleri şu anda bütün dünyaya yayılmış, insanlar ateizmle, Darwinizm'le, materyalizmle çok büyük ve güçlü bir fikri mücadele içine girmişlerdir. Bu başarı gitgide daha da artacak, insanlardaki iman duygusu Allah'ın izniyle gün geçtikçe daha da güçlenecektir.

8. Türk Akademisyenlerine Yönelik Tehdit ve İftira İddiası Tamamen Gerçek Dışıdır

Wikipedia internet sitesindeki BAV camiası mensuplarına yönelik Türk akademisyenleri ile ilgili iddia, tamamen gerçek dışıdır. Öncelikle Darwinist görüşlü Türk akademisyenleri bilimsel görüşlerini açıklamaları konusunda sindirmek gibi bir amacın söz konusu olması imkansızdır, çünkü evrim teorisinin bilimsellikle bir ilgisi yoktur. Aksine bilim, evrim teorisini çok güçlü bir şekilde yıkıma uğratmıştır. Ancak 150 yıldır tüm dünya Darwinist diktatörlüğün hakimiyeti altındadır. Dolayısıyla Darwinist bilim adamlarının fikirlerini açıklayamamaları gibi bir mağduriyetlerinin olması mümkün değildir. Darwinistler, 150 yıldır, bilimi insanlardan gizleyerek, sahte delilleri ve aldatıcı izahları insanlara sunarak sahte bir ideolojiyi ayakta tutmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla bundan sonra da evrimci akademisyenlere ne kadar imkan verilirse verilsin, yine insanlara bilim değil, yalnızca aldatmaca sunacaklardır. Çünkü Darwinizm bilim değil, tarihin en büyük kitle aldatmacasıdır.


Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda Darwinizm, Sayın Adnan Oktar'ın eşsiz eserleri ve son olarak da Yaratılış Atlası karşısında büyük bir çöküşe uğramıştır. Demek ki Darwinizm, ilmi bir mücadele ile tamamen ve temelinden çökertilebilecek batıl bir ideolojidir. Nitekim Sayın Adnan Oktar, Darwinizm'e karşı verdiği güçlü ilmi mücadele ile Darwinizm'i bütün dünyada ortadan kaldırmıştır. Darwinizm'in iddia ettiği tüm safsataların geçersiz olduğunu göstermiştir. Darwinistler her şeyin tesadüflerle oluştuğunu iddia ederken, Sayın Adnan Oktar tüm dünyaya tek bir proteinin bile tesadüfen meydana gelemeyeceğini ispat etmiştir. Darwinistler yıllarca milyonlarca ara fosil var deyip dururken, Sayın Adnan Oktar tek bir tane bile ara fosil olmadığını, şimdiye dek çıkarılmış 300 milyon fosilin tamamının Yaratılışı ispat ettiğini göstermiştir. Darwinizm, ilmi gerçeklerin ortaya çıkarılmasıyla, bilim yoluyla zaten kolaylıkla yerle bir edilen bir teoridir. Dolayısıyla Darwinist akademisyenlerle ilgili iddia tamammen geçersiz bir iddiadır. Onların ideolojisi, ilmi gerçekler ile, bilim ile zaten çöküp yok olmuştur.

Burada şu önemli bilgiyi de hatırlatmakta fayda vardır. Söz konusu tehdit iddialarında referans gösterilen kişi şu anda iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında sanık konumundaki Doç. Dr. Ümit Sayın'dır. Ümit Sayın iddia edilen Ergenekon Davası'nda, yasadışı örgüte üye olmak ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne karşı silahlı ayaklanmayı teşvik etmek iddiasıyla yargılanmaktadır. Türkiye'nin önde gelen Darwinizm savunucularından biri olan Ümit Sayın, Sayın Adnan Oktar'ın Darwinizm ve materyalizmi çürüten eserlerini hedef alan makaleleri, yorumları ve çalışmalarıyla da tanınan bir kişidir. Ümit Sayın'ın iddia edilen Ergenekon soruşturması kapsamında bilgisayarından çıkan belgeler arasında Sayın Adnan Oktar ve Bilim Araştırma Vakfı aleyhinde pek çok veriye rastlanmıştır. Ergenekon Davası'nın dosyalarında yer alan dikkat çekici bilgilerden biri de Ümit Sayın'ın Masonluk belgesi ve "MASON LOCALARINA OLAN SADAKATİNİN EN ÖNEMLİ GÖSTERGESİNİN HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR) VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI'NA KARŞI YAPTIĞI ÇALIŞMALAR OLDUĞUNU" söylemesidir. (http://www.haber5.com/ haber.php? haber_id=327899)

Bunun yanı sıra basında yer alan haberlerde bildirildiğine göre iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü Davası'nın dosyalarında yer alan Ümit Sayın'a ait telefon kayıtları ve bilgisayar yazışmaları da, Sayın Adnan Oktar ve BAV camiasının hedef alındığını net olarak gözler önüne sermektedir.

7. Sayın Adnan Oktar'a Yönelik Kokain Komplosu İkinci Büyük Karalama Kampanyasıdır

Wikipedia internet sitesinin yalnızca satır aralarında geçtiği kokain komplosu ile ilgili iddialar, Sayın Adnan Oktar'a yönelik Darwinist ve masonik odaklar tarafından planlanmış ayrı bir karalama kampanyası olması bakımından oldukça büyük önem taşımaktadır ve bu konudaki gerçeklerin mutlaka detaylı olarak bilinmesi gerekmektedir.

1991'in ortalarında yaptığı kültürel çalışmalardan rahatsız olan birtakım çevrelerin etkisiyle, Sayın Adnan Oktar yeni bir komployla karşı karşıya kaldı. Bu dönemde kendisi, masonluk tarihi ve dünya masonluğunun örgütlenmesiyle ilgili son derece önemli bir kitap çalışması yapıyordu. Sayın Oktar'ın annesiyle birlikte yaşadığı Ortaköy'deki evine gelerek arama yapan polisler, yaklaşık iki bin kitaptan oluşan kütüphanede, ellerini attıkları "ilk kitabın" içinde bir paket kokain buldular.

O günlerde İzmir'de birkaç arkadaşıyla birlikte olan Sayın Adnan Oktar gerçekdışı bir bahane ile gözaltına alındı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne nakledildi. 72 saat sonunda kokain testi için Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Sonuçlar gerçekten oldukça ilginçti! Sayın Adnan Oktar'ın kanında kokainin bir yan ürününün çok yüksek miktarlarda bulunduğu açıklandı.

Ancak daha sonra ortaya konulan delillerin tümü, bu iftiranın sadece bir komplo olduğunu kanıtladı. Öncelikle Sayın Adnan Oktar'ın evinde bulunduğu iddia edilen kokainin komplonun bir parçası olduğu ortaya çıktı. Bu komplodan kısa bir süre önce Sayın Adnan Oktar kendisine karşı gizli bir planın kurulmaya başlandığını hissetmiş ve Ortaköy'deki evinden ayrılmıştı. Sonra annesini arayıp kendisine karşı bir komplo kurulmasının muhtemel olduğunu söylemiş ve annesinden şahit olmaları için birkaç kişiyle birlikte evi temizleyip kontrol etmesini istemişti. Bunun üzerine Sayın Adnan Oktar'ın annesi Mediha Oktar komşularından birini ve kapıcılarını çağırmış ve hep beraber evi iyice temizleyip kitaplıktaki kitapların teker teker tozunu almışlardı. Sayın Adnan Oktar'ın bu temizlikten sonra eve hiç gitmediği gerçeğine rağmen, 16 polis memuru eve operasyon düzenlemiş ve eve girer girmez 2-3 dakika içerisinde iki bine yakın kitabın arasında ellerine aldıkları ilk kitabın içinde "bir paket kokain" bulmuştu. Mediha Hanım'ın komşusu ve kapıcısı, olaydan sonra "Adnan Oktar'ın kütüphanesini hep beraber detaylıca temizledik, orada böyle bir paket yoktu" diye noter tasdikli bir ifade vermişlerdir.

Kokain komplosunun ikinci aşaması, yani Sayın Adnan Oktar'ın kanında çıkartılan kokain yan maddesi konusu da, bilimsel ve adli delillerle çürütülmüştür. Sayın Adnan Oktar emniyette 72 saat kalmış, tahlil bundan sonra yapılmıştır. Ancak kokainin kandaki yan maddesine bakılarak, kaç saat önce ne kadar kokain alınmış olduğu bilimsel olarak hesaplanabilmektedir. Sayın Adnan Oktar'ın kanında çıkartılan kokain dozu ise, 72 saat önceden alınmış olsa, Sayın Adnan Oktar'ın ölümüne neden olacak kadar yüksek bir dozdur. Bu durum, kokainin Sayın Adnan Oktar'ın vücuduna, gözaltında bulunduğu sırada girdiğini gösteriyordu. Yani kokain, Sayın Adnan Oktar'a gözaltındayken, yemeğine karıştırılmak suretiyle verilmişti.

Bu gerçek, aralarında Scotland Yard'ın da bulunduğu 30'a yakın uluslararası Adli Tıp Kurumu tarafından teyit edildi. Hepsinin de, incelemeleri için kendilerine gönderilen dosya hakkındaki ortak cevabı şöyleydi: "Kokain Adnan Oktar'a göz altındayken yemeğine karıştırılarak verilmiştir. Olay komplodur."

Daha sonra Türk Adli Tıp Kurumu da KOKAİNİN GÖZALTINDA YEMEĞİNE KARIŞTIRILMAK SURETİYLE VERİLDİĞİNİ TEYİD ETTİ ve Sayın Adnan Oktar mahkemede beraat ederek aklandı.

Ancak kokain olayı çok önemli bir hususu gösteriyordu: Sayın Adnan Oktar'a husumet besleyen ve her türlü kirli yöntemi devreye sokarak onu yolundan döndürmeyi amaçlayan bazı karanlık odaklar vardır. Sayın Adnan Oktar'ı daha önce akıl hastanesi, hapis ve baskıyla yıldırmaya çalışan söz konusu güç odakları, bu kez böyle bir komploya başvurmayı tercih etmişlerdi.

Tıp Kurumlarının vermiş olduğu, kokainin Adnan Oktar'ın vücuduna 72 saatten çok daha kısa bir süre önce, yani gözaltında
bulunduğu sırada girdiğini ispat eden raporlardan bir kısmının orijinallerini buradan görebilirsiniz:

1-Institut Für Rechtsmedizin Der Üniversitat München

2- Aachen Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü

3- Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 5.Ihtisas Kurulu

4- Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı

5- Adli Tıp Raporlarında En Önemli Kaynak Olarak Kullanılan Prof. Dr. Johhn Ambre Ye Ait Cizelge Grafik

6- Basel Polis Ve Askeri Merkezi Adli Tıp Laboratuarı

7- Bonn Rheinischen Friedrich-Wilhelms Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü

8- Fransa Içişleri Bakanlığı Polis Laboratuarı

9- Glasgow Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü

10- Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsü

11- Kantonsspital St.Gallen , Institut Für Gerichtliche Medizin

12- Padova Üniversitesi Profesörü Davide Ferrara

13- Prof Dr. H. W. Raudonat - Zentrum Der Rechtsmedizin

14- Tübingen Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü

15- Üniversita Degli Studi Di Parma Facolta Dı Medicina E Chirurgia

16- Viyana Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü

Konuyla ilgili daha detaylı bilgileri buradan öğrenebilirsiniz.



Türk Adli Tıp Kurumu da kokainin gözaltında Sayın Adnan Oktar'ın yemeğine karıştırılmak suretiyle verildiğini teyit etmiştir. Mahkeme olayın komplo olduğunu kabul etmiş ve Adnan Oktar beraat ederek aklanmıştır.